Jump to content
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Ağır Mekan

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Ağır Mekan

Üye
  • Katılım

  • Son ziyaret

    Yok
  1. The Crown - Crowned in Terror (Full Album)
  2. PRIMORDIAL - Victory Has 1000 Fathers, Defeat Is an Orphan - Live NYC (Official)
  3. Türkiye rock ve metal sahnesinin deneyimli isimlerini tek seferliğine buluşturan Ted Kaczynski projesi, ilk ve tek albümü “Manifesto In Minor”u INS018 katalog numarasıyla 7 Kasım 2025’te tüm dijital mecralarda yayımladı. Kayıt, “Sanayi Toplumu ve Geleceği”nin yazarı Theodore John Kaczynski’nin yaşam öyküsü ve düşünsel mirasından hareketle kurulan bir kavramsal çerçeveye sahip; ancak figürü yüceltmeye kapı aralamadan, doğa–teknoloji gerilimini ve bireyin modern endüstriyel aygıtlarla sürtünmesini soğukkanlı bir mesafeyle ele alıyor. Bu yaklaşım, çalışmayı polemik alanından uzaklaştırarak, tartışmayı enstrümantal anlatım ve ses tasarımı üzerinden ilerleyen tutarlı bir müzikal dile dönüştürüyor. Proje; klasik “grup” kalıbını bilinçli biçimde terk eden, farklı müzisyenlerin konuya ilişkin duygu ve fikirlerini parça ölçeğinde ifade ettiği bir yöntem benimsiyor. Sekiz parçalık albümde yalnızca bir eserde lirik bulunması, anlatının ağırlığını enstrümantasyona taşıyor; doksanların yeraltı sertliğini çağdaş bir prodüksiyon disipliniyle birleştiren katmanlı rifler, drone/ambient dokular ve mekanik tekrar hissi veren ritmik örgü, tematik çatışmayı müzikal düzlemde görünür kılıyor. Böylece “Manifesto In Minor”, yalnızca bir konsept denemesi olarak değil, dinleme eylemini düşünme pratiğine açan, katmanları dinledikçe açılan bir ses çalışması olarak konumlanıyor. Kürasyon ve yöntemine değinecek olursak, Asafated, UÇK Grind ve Kara Cephe’den tanıdığımız Tanju Can’ın sanat yönetimi ve vizyoner küratörlüğünde hayata geçen proje, klasik “grup” formülünü bilinçli olarak terk ediyor. Parçalar, tek bir topluluk estetiğine hizalanmak yerine “modüler” bir kompozisyon mantığıyla kurgulanmış: her bir parça, konu çerçevesinde farklı müzisyenlerin kişisel ses evrenlerini, duygu ve düşüncelerini öne çıkaracak biçimde tasarlanıyor. Bu yaklaşım, icracıyı “eşlikçi” konumdan çıkarıp parçanın kavramsal ortağı hâline getirirken, albüm bütününde ortak temayı koruyan fakat ifade biçiminde çoğulluğa izin veren bir yapı kuruyor. Sekiz eserden oluşan albümde yalnızca bir parçada lirik bulunması, anlatı yükünü bilinçli olarak enstrümantasyona devrediyor. Geri kalan parçalarda öyküyü; tekrar ve bozunum ilişkisi, dinamik aralık kullanımı, alan/sessizlik tercihleri ve katmanlı ses tasarımı taşıyor. Yer yer geri dönen küçük motifler (leitmotif) parçalar arasında düşünsel bir köprü kurarken, form düzeyinde tercih edilen açık uçlu kurgular dinleyiciyi pasif bir alıcıdan çok metni “okuyan” bir özneye dönüştürüyor. Böylece çalışma, söz merkezli bir şemadan uzaklaşıp enstrümantal hikâye anlatımı ve ses tasarımı ekseninde ilerleyen, sahici bir küratoryal birliktelik olarak konumlanıyor. Kadro. Besteleri ve icralarıyla projeye güç veren “all-star” ekip şu isimlerden oluşuyor: Tanju Can (Asafated, UÇK Grind, Kara Cephe), Emre Kula (Sovak, Kes), Övünç Dan (Kana Kana), Başer Çelebi (Furtherial, Razor), Atilla Tutumlu (Asafated), Mert Yıldız (Rain To Rust, Kara Cephe) ve Ertan Aslan (Rain To Rust, Baseborn). Bu bileşim, Türkiye sahnesinin farklı damarlarından gelen üretim alışkanlıklarını tek seferlik bir odakta buluşturuyor; her bir katılımcı kendi imza tavrını korurken ortak temaya hizmet eden bütüncül bir ses örgüsü kuruluyor. Albümün görsel kimliği, ön kapakta Ahsen Oruç imzasıyla tamamlanıyor. Katılımcıların altını çizdiği doğa ve hayvan sevgisi, enstrümantal pasajlarda sezgisel bir ortak paydaya dönüşüyor: dinamik aralık kullanımı, alan/sessizlik tercihleri ve organik tını arayışı, parçaların duygusal eksenini belirginleştiriyor. Böylece farklı estetiklerden gelen müzisyenler, tekil katkılarını bir “eşlik” rolünün ötesine taşıyarak, albümün kavramsal omurgasını müşterek bir ifade alanında somutlaştırıyor. Kayıt, doksanların yeraltı/karanlık enstrümantal sertliğini bugünün üretim disipliniyle buluşturuyor; post-endüstriyel dokular, drone/ambient katmanlar ve minimal rifler arasında nefes alıp veren, gerilimi diri tutan bir atmosfer kuruyor. Gitarların granüler yüzeyi ile synth/field-recording benzeri arka plan öğeleri, geniş bir stereo alan üzerinde birbirine yaslanıyor; yoğun anlarda bile frekanslar üst üste binmiyor, her unsur kendi yerini koruyor. Analog hissi güçlü bas yürüyüşleri, “makine ritmi” duygusunu çağrıştıran tekrarlarla omurgayı taşırken; dikiş izi bırakmayan davul partisyonları ve kontrollü dinamik aralık yönetimi, parçaları soundtrack-vari bir akış içinde birbirine kilitliyor. Parçaların anlatısı, sözden çok sessizlik ve alan tercihleriyle ilerliyor: kısa/orta kuyruklu ambiyanslar, ani geri çekilmeler ve katmanlı girişler, tematik bir nefes alışverişi yaratıyor. Zaman zaman geri dönen küçük melodik hücreler, parçalar arasında leitmotif etkisi kurarak kavramsal sürekliliği güçlendiriyor. Böylece dinleme deneyimi, tek hamlede tüketilen bir bütün yerine parça parça açılan bir metne dönüşüyor; her turda yeni bir detay arka plandaki metalik bir tını, boğumlu bir bas geçişi ya da perdelenmiş bir armonik kulakta yakalanıyor. “Post Industrial Slavery”. Projenin düşünsel hattını berraklaştıran bu çalışma, endüstri eleştirisini süslemelerden arındırılmış, sert ve minimal bir ses evreninde yoğunlaştırıyor. Parçanın temel gerilimi, mekanik tekrar duygusu uyandıran ritmik iskelet ile insani kırılganlığı çağrıştıran melodik hücrelerin karşılaşmasından doğuyor; biri düzenin tekdüzeliğini, diğeri bireyin çatlağını işaret ediyor. Bu karşıtlık, eserin bütününde bir ileri bir geri salınım yaratırken, dinleyiciyi temanın merkezine yabancılaşma, zoraki uyum ve direnç eşiği doğru çekiyor. Ritmik yapı, “makine gürültüsü”nü andıran ataklarla omurgayı taşırken; üst katmanda beliren kısa, kırılgan motifler leitmotif etkisiyle belleği işaretliyor. Dinamik aralık kullanımı ve alan/sessizlik tercihleri, parçanın dramatik yayını gereksiz yoğunluktan koruyor: kimi anlarda enstrümanlar neredeyse tamamen geri çekilerek titreşim hâlinde bir boşluk bırakıyor, ardından keskin bir geri dönüşle ritmi yeniden milim milim örüyor. Bu kurgu, tematik çatışmayı düzen ve tekillik sadece kavramsal düzeyde değil, işitsel mimaride de görünür kılıyor. Üretim tercihleri, mesajı destekleyen bir ölçülülükte: net transient kontrolü, granüler gitar yüzeyleri ve yer tutan bas yürüyüşleri, katmanlar arasında çakışma yaratmadan stereo alanda nefes payı bırakıyor. Sona yaklaştıkça ritmik döngünün mikro sapmalarla “insanlaşması”, melodik çizginin ise giderek “soğuması”, parçayı ironik bir kapanışa taşıyor sanki düzen insana, insan da düzene dönüşüyor. Böylece “Post Industrial Slavery”, albümün omurgasındaki gerilimi yalnızca temsil etmiyor; onu işitilebilir bir tez hâline getiriyor. Projenin yaratıcı hattı şu cümlede kristalleşiyor: “Tanju Can’ın tavizsiz ve tekil vizyonunun öncülüğünde kurulan bu çalışma, doksanlardan kalan enstrümantal omurgayı bugüne taşıyor; dinledikçe katmanlarını açan, katmanları açıldıkça yeniden dinlemeye çağıran bir anlatı kuruyor.” Bu önerme, albümün nostaljiye yaslanmak yerine geçmişten devraldığı dili çağdaş üretim disipliniyle yeniden kurduğunu imler. Katmanlı yapı dinleyiciyi pasif bir alıcı olmaktan çıkarır; tekrar dinlemeyi bir zorunluluk değil, eserin doğasına içkin bir yöntem hâline getirmekte... Bu yaklaşım, konfor alanının dışına çağıran etik/estetik bir sorgulama zemini yaratır: teknolojiye bağımlılık, doğayla mesafe ve bireyin eyleyiciliği, müziğin biçimsel tercihleri aracılığıyla tartışılır. Sessizlik ve alan kullanımı, tekrar–bozunum ilişkisi, leitmotiflerin ölçülü dönüşleri hepsi kavramsal iddiayı taşıyan argümanlara dönüşür. Böylelikle albüm, bir “konsept” etiketinin ötesine geçerek dinleme eylemini düşünme pratiğine çeviren, her turda yeni ayrıntılarla genişleyen bir araştırma niteliği kazandırmakta. Son söz. Manifesto In Minor, tek seferlik bir buluşmanın ötesine geçerek, yüzeyde parlayan jestler yerine derinde örülmüş tutarlı bir ses dünyası kuruyor. Doğa ile teknoloji arasındaki çatlağı müzikal dile tercüme ederken, politik ve felsefi göndermelerini ölçülü bir mesafeyle taşır; iddiasını ses tasarımı ve form tercihleri üzerinden, yani müziğin kendi araçlarıyla kurar. Bu sayede eser, dinlemeyi yalnızca estetik bir haz alanı olmaktan çıkarıp düşünmeye açık bir pratiğe dönüştürür; her yeniden dinleyişte açılan katmanlarıyla dinleyiciyi tartışmanın orta noktasına davet eder. Türkiye sahnesi açısından bakıldığında ise çalışma, enstrümantal konsept üretimine hem içerik hem de küratoryal yaklaşım bakımından kalıcı bir katkı sunmakta; tek seferlik projelerin de uzun erimli bir referans çerçevesi kurabileceğini hatırlatmakta. Bizden bu kadar şimdi sizi albüm ile baş başa bırakıyorum.
  4. Whitechapel - Prisoner 666 (Official Video)
  5. Ensiferum - Fatherland (Live at Summer Breeze 2025)
  6. Rivers of Nihil - House of Light (Live at Summer Breeze 2025)
  7. Whitechapel - Hate Cult Ritual - Phil Bozeman | Vocal One Take
  8. Tuesday The Sky - Indoor Enthusiast (FULL ALBUM)
  9. Tuesday the Sky - The Nearest Exit May Be Behind You (Official Video)
  10. A-Z - This Chaotic Symphony (Official Video)
  11. Wretched - Decay (FULL ALBUM)
  12. Wolfbrigade - Kill to Live (Live at Wolfden Studio) (Full Album)
  13. Dead Heat - The Order (Official Video)
  14. Wolfbrigade - Hostile Wasteland (Official)
  15. Wolfbrigade - Enter the Gates (Live at Wolfden Studio)

[ProgTurk] ProgTurk Genel Sohbet

[ProgTurk] ProgTurk Genel Sohbet

    Sohbet etme izniniz yok.

    Configure browser push notifications

    Chrome (Android)
    1. Tap the lock icon next to the address bar.
    2. Tap Permissions → Notifications.
    3. Adjust your preference.
    Chrome (Desktop)
    1. Click the padlock icon in the address bar.
    2. Select Site settings.
    3. Find Notifications and adjust your preference.