Kanonenfieber’ın müziği, tarihin tozlu arşivlerinden sızan insanlık trajedilerini blackened death metal’in soğuk nefesiyle diriltir. 2021’deki ilk albümleri "Menschenmühle", I. Dünya Savaşı’nın mekanik dehşetini, Noise’un anonim dehası altında bir “modern epik”e dönüştürmüştü. Üç yıl sonra gelen "Die Urkatastrophe" (Özgün Felaket) ise bu epiği genişletiyor, derinleştiriyor ve sanatsal bir direniş manifestosuna evriltiyor. Peki, bir başyapıtın mirasını taşımak, onu aşmak mümkün mü?
"Die Urkatastrophe", adını I. Dünya Savaşı’nın “insanlığın ilk endüstriyel katliamı” olarak anılan yıkımından alıyor. Albüm, savaşın asker mektupları, günlükler ve resmi belgeler üzerinden örülmüş bir kolajını sunarken, Noise’un tarihsel perspektifi ele alış biçimi dikkat çekiyor. "Grossmachtfantasie" ile başlayan yolculuk, savaşın milliyetçi megalomanisini gramofon kayıtları ve topçu ateşi efektleriyle resmediyor. Ardından gelen "Der Maulwurf", cephe altında tünel kazan bir askerin psikolojik çöküşünü, funeral doom homurtuları ve black metal hızıyla anlatıyor. Bu parça, savaşın bireysel travmasını, kolektif bir yıkıma bağlama konusunda bir başyapıt.
Albümün merkezinde yer alan "Lviv zu Lemberg", Avusturya-Macaristan’ın Lviv’i Ruslardan geri alışını, epik bir senfonik black metal şaheserine dönüştürüyor. Perküssüz akustik kesitlerle bezeli bu parça, Opeth’in "Blackwater Park" dönemindeki melankolisini çağrıştırırken, tremolo gitar melodileriyle savaşın estetikleştirilmiş groteskliğini vurguluyor. "Waffenbrüder" ise Heaven Shall Burn’den Maik Weichert’in konuk vokaliyle, savaşın kardeşlik ve ihanet ikilemini melodik death metal riff’leri üzerinden sorguluyor.
Kanonenfieber’ın bu albümdeki en dikkat çeken yönü, türler ötesi bir müzikal eklektisizm. "Gott mit der Kavallerie", blackened thrash’in keskinliğini Skeletonwitch tarzı bir enerjiyle birleştirirken; "Panzerhenker", funeral doom’un ağırlığını black metal blastbeat’leriyle çarpıştırıyor. "Ritter der Lüfte" ise Panzerfaust’un atmosferik dokusuyla catchy bir melodi sunuyor. Ancak tüm bu referanslara rağmen, Kanonenfieber kendi kimliğini asla kaybetmiyor.
Noise’un vokal performansı, albümün belkemiği. Testere gırtlağı çığlıkları ("Ausblutungsschlacht"), death metal homurtuları ("Verdun") ve senfonik arka vokaller arasındaki geçişler, savaşın çok katmanlı dehşetini yansıtıyor. "Ausblutungsschlacht"’ın kapanışındaki korolu final, Verdun Muharebesi’nin insanlık dışı ölçeğini adeta Wagneryan bir trajediye dönüştürüyor.
Prodüksiyon, Kristin Kohle (Kohlekeller Studio) ile birlikte organik ve dokusal bir derinlik kazanmış. Gitarların kristal berraklığı ("Lviv zu Lemberg"), basın mix’teki baskınlığı ve davulun cephe hattı ritimleri, albüme “canlı” bir nefes katıyor. DR:7 dinamik aralık, her enstrümanın soluk almasına izin verirken, "Menschenmühle"’den kalma saha kayıtları ve asker anonsları, dinleyiciyi 1916’nın çamurlu siperlerine taşıyor.
Eleştirel Perspektif: Bir Başyapıtın Mirası ve Kusurlu Final
"Die Urkatastrophe", neredeyse kusursuz bir albüm. Ancak "Verscharrt und Ungerühmt" ("Menschenmühle"’nin akustik finali) ile kıyaslandığında, "Als die Waffen kamen" biraz antiklimaktik kalıyor. Noise’un burada yaratmaya çalıştığı duygusal çözülme, selefindeki gibi yürek paralayıcı bir etki yaratamıyor. Akustik gitarın hafif melankolisi ve asker şarkısı dokusu, savaşın umutsuzluğunu tam olarak yakalayamıyor. Bu, albümün tek estetik kusuru.
"Die Urkatastrophe", yalnızca bir müzik albümü değil; tarihle hesaplaşmanın sanatsal bir biçimi. Kanonenfieber, savaşın mekanik vahşetini blackened death metal ile kodlayarak, dinleyiciyi bir etik sorgulamaya davet ediyor: Tarih tekerrür ederken, sanatın rolü belgelemek mi, yüceltmek mi, yoksa lanetlemek mi?
Noise’un bu soruya cevabı net: "Die Urkatastrophe", savaşı ne romantikleştiriyor ne de basit bir anti-militarist manifesto sunuyor. O, insanlığın karanlık aynası.
Değerlendirme:
Konsept ve Anlatı: 5/5
Müzikalite ve Çeşitlilik: 4.8/5
Prodüksiyon ve Atmosfer: 5/5
Duygusal Etki: 4.5/5
Spotify’da "Der Maulwurf", "Lviv zu Lemberg" ve "Waffenbrüder" üçlüsünü dinleyin. Ardından, "Verscharrt und Ungerühmt" ile "Als die Waffen kamen"ı karşılaştırın. Tarih, sanatın bu denli güçlü bir aracı olduğunu nadiren görmüştür.
Join the conversation
Şimdi Yayınlayabilir ve Daha Sonra Kayıt Olabilirsiniz Bir Hesabınız Varsa, Şimdi Oturum Açın.
Not: Gönderinizin Görünür Olması için Moderatör Onayı Gerekir.