Helsinki’ye “Endüstri 4.0 Entegrasyonu” için gelmiştim. Proje sunumları, fabrika turları ve Finlandiyalı mühendislerle saatler süren toplantılar… Otele döndüğümde, termal kamera raporlarını incelerken resepsiyondaki küçük bir ilan dikkatimi çekti: “Bu gece Tavastia’da: H.E.A.T + Temple Balls – Hard Rock Tsunamisi!” Gözlerim parladı, çantamdan Iron Maiden telefon kılıfımı çıkardım ve telefonuma taktım. ( Bu benim kendimce insanlara karşı metal müzik dinlediğimi gözlerine sokme şeklim), Takım elbisemin altına Judas Priest tişörtümü gizlice giydim. Müşteriye “Akşam raporları tamamlayacağım” diyip, -15°C’de karları yararak mekana koştum. Kapıdaki bilet gişesinde, Welcome to the Future albüm kapağındaki dijital kasırgayı andıran bir afiş asılıydı. İçeri adımımı attığım an, proje stresi yerini distorsiyonlu bir neşeye bıraktı!
Temple Balls: Kuzeyin Genç Çelik Bilekleri
Finlandiya’nın Oulu şehrinden fırlayan bu beşli, Avalanche (2023) albümünün ruhuyla sahneyi paramparça etti. Açılış şarkıları Strike Like a Cobra’nın ilk riff’i, fabrikadaki robot kollarının hassasiyetiyle çalınmıştı sanki! Arde Teronen, Hell and Feelin’ Fine’da mikrofon standını bir kılıç gibi sallarken, sabahki müşteri toplantısında dinlediğim verimlilik artışı grafiklerini unuttum. Jiri Paavonaho’nun Dead Weight solosu, endüstriyel bir testerenin metal kesişi kadar keskin, Niko Vuorela’nın ritim gitarı ise hidrolik preslerin düzenliliğinde ilerliyordu. Prisoner in Time’da Jimi Välikangas’ın bası, kalbimin atışını senkronize etti. Antti Hissa’nın Thunder From the North finalindeki double pedal performansı, Helsinki metrosunun raylarından daha hızlıydı! Sahneden inerken, “Bu çocuklar bir gün Wacken’de ana sahneyi yıkacak” diye mırıldandım.
H.E.A.T: İsveç’in Ateş Çemberi
Tavastia’nın ışıkları karardığında, hoparlörlerden Glenn Frey’in The Heat Is On çalmaya başladı. İş gezisindeki tek planım rapor teslimi iken, şimdi kendimi H.E.A.T’in Disaster kasırgasının göbeğinde bulmuştum! Kenny Leckremo, sahneye fırlar fırlamaz, mikrofon kablosunu bir vinç halatı gibi sallayarak bağırdı: “Helsinki, bu gece geleceği yakalıyoruz!” Yeni albümün bu ilk single’ı, sabahki termal sensör testlerinden daha sıcaktı! Dave Dalone’un gitarı, Emergency’de yangın alarmına dönüştü; Jona Tee’nin klavyesi, Dangerous Ground’da fabrika sirenlerini andıran melodilerle çaldı.
Kenny, Beg Beg Beg’in ortasında Black Sabbath’ın War Pigs’ine geçiş yapınca, aklıma projedeki eski sistemle uyum sorunu geldi. “İşte gerçek uyum bu!” diye düşündüm, headbang yaparken. Living on the Run’da kalabalık öyle bir koro oldu ki, Finlandiya’daki tüm fabrikaların çarkları bu ritimle dönseydi, ülke enerji ihraç ederdi! Yeni şarkı Bad Time for Love’ı tanıtırken Kenny’nin “Bu parçayı sizin için saklamıştık!” demesi, müşterinin sürpriz prototip açılışını hatırlattı. Ama bu daha heyecanlıydı!
Rockfest Sürprizi ve Proje Sunumundaki ‘Sister Christian’
Konser bittiğinde, Tearing Down the Walls’un yankıları kulaklarımda, otel odama döndüm. Mühendislik çizimlerinin üzerine, setlist’ten One by One’ın sözlerini karaladım. Ertesi sabah, müşteriye sunum yaparken telefonum titredi: “H.E.AT, Rockfest Turku’ya Geliyor!” Slaytlar arasına Sister Christian’ın klibinden bir kare sıkıştırdım. Finlandiyalı mühendisler, “Bu grafik ne anlama geliyor?” diye sorunca, “Yeni nesil enerji verimliliği” dedim. İçimden ekledim: Hard Rock verimliliği…
O gece, H.E.A.T’in solisti Kenny, sahneyi “geleceğin arenası” diye nitelendirmişti. Haklıydı. Çünkü Tavastia’da gördüğüm; robotik sistemlerin soğuk hesaplamaları değil, insan ruhunun nasıl 1000 Miles öteye sıçradığıydı. İş gezileri artık benim için sadece raporlardan ibaret değil. Çantamda hep bir Judas Priest tişörtü ve kulaklığımda Tearing Down the Walls olacak.
Not: Eğer siz de bir iş gezisinde konser kaçamağı yaparsanız, patronunuza değil ama bize yazın! agirmekan.com olarak, bu tür endüstriyel kaçışların her detayını yazmaya hazırız.
Create an account or sign in to leave a review