Jump to content
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Ağır Mekan

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Haberler

Metal müzik dünyasındaki en güncel gelişmeleri, sanatçı duyurularını ve sektörel haberleri sunan içerikler.
King Crimson hayranlarına, grubun yeni bir albüm için stüdyoya girdiği haberine dair umutlanmamaları gerektiği hatırlatıldı. Jakko Jakszyk'in açıklamalarına dayanarak yapılan duyurular, albümün henüz kesinleşmediğini ve bazı kayıtlara dair daha fazla bilgi verilmediğini ortaya koyuyor.
Geçtiğimiz günlerde Jakko Jakszyk, solo albümü Son of Glen hakkında verdiği bir röportajda, Robert Fripp'in liderliğindeki King Crimson’ın son kadrosunun 2021'de aktif olarak faaliyetlerini sona erdirdiği düşünülürken, aslında stüdyoya girdiğini belirtti. Jakszyk, kaydın nasıl bir formatta yayımlanacağına dair herhangi bir detay vermedi ve "Ne zaman çıkacağı ve nasıl olacağı hakkında bir şey söylemek benim sorumluluğumda değil. Ama kayıtlara devam ediyoruz," dedi. Bu açıklama, grubun yeni albümüne dair belirsizliği bir kez daha ortaya koydu. Jakko Jakszyk, kaydın bir formatta çıkması ihtimaline dair hala bir zaman dilimi verilemeyeceğini ifade etti.
David Singleton, bu açıklamaları takiben hayranları yatıştırmaya yönelik bir açıklama yaptı. Singleton, Bill Rieflin’in ölümünden önce kaydedilen bu materyaller hakkında yaptığı açıklamayı hatırlatarak, "Neden bir stüdyo albümü yapalım? Zaten şarkıların tüm canlı kayıtları mükemmel durumda mevcut," dedi. Bu açıklamaya göre, kaydedilen yeni şarkılar, King Crimson’ın mevcut kadrosunun, yani Robert Fripp, Tony Levin, Mel Collins, Pat Mastelotto, Gavin Harrison ve Jeremy Stacey’nin birlikte oluşturduğu bir ses yapısını yansıtıyor. Singleton'a göre, kaydedilen bu yeni materyallerin amacı, hiçbir zaman duyulmamış bir ses yaratmak ve özellikle üç davulcunun parçalar üzerindeki işlevsel etkileşimini daha net bir şekilde ortaya koymak.
Singleton, albümün kesinlik kazanmadığını belirterek, "Evet, kayıtlar yapıldı. Ancak, bu kayıtların bir albüme dönüşüp dönüşmeyeceği, ne zaman duyurulacağı ya da başka bir formda yayınlanıp yayınlanmayacağı hala belirsiz," diyerek hayranların fazla heyecanlanmamalarını istedi. Singleton, yaratıcı süreçlerin her zaman belirsiz olduğunu ve bu kaydın finalde nasıl bir sonuç vereceğini ancak zamanla görebileceğimizi ifade etti. Singleton bu gelişmeleri "Araba arabadan önce gelmemeli," diyerek örnekledi, yani hayranların albüm beklentisini erken şekillendirmemeleri gerektiğini vurguladı.
Jakko Jakszyk’in açıklamaları, King Crimson’ın 2013’teki geri dönüşünden bu yana yazılan materyallerin kaydedilmeye devam ettiğini gösteriyor. Bu kayıtlara, grubun son dönem kadrosu dahil olmuş ve projede Tony Levin, Mel Collins, Pat Mastelotto, Gavin Harrison ve Jeremy Stacey yer almış. Jakszyk, bu kaydın daha önce kaydedilen materyallerle ilgili olabileceğini belirtti.
Tüm bu gelişmeler ışığında, King Crimson'ın yeni albümü hakkında daha fazla bilgi almak için hayranların bir süre daha beklemesi gerekebilir. David Singleton’ın açıklamaları, grubun geleceği ve albümün ne zaman yayımlanacağı konusunda hâlâ bir belirsizlik olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
2025 Temmuz ayındayız ve metal dünyası adeta yayımlanan albümlerle sarsılıyor. Modern prodüksiyon teknikleriyle güçlenen vokal saldırıları, retro re-release’lerle nostaljiye selam duran gruplar ve tür sınırlarını yeniden yazan EP’lerle bu cuma günü, ağır müzik tarihine geçecek bir koleksiyon bıraktı. Dinleyiciye sadece "dinlemek" değil, seçmekte zorlanacağı bir repertuar sunuldu.
Yayınlanan albümler yalnızca stilistik çeşitlilikleriyle değil, temsil ettikleri kültürel kodlarla da dikkat çekiyor. Black metalin depresif dışavurumcu formlarını sürdüren Abigail Williams’ın A Void Within Existence albümü, Agonia etiketiyle karanlık atmosferin bir üst boyutuna taşınıyor.
Buna karşın, Blind Equation’ın A Funeral In Purgatory çalışması, glitchy industrial-metal sound’una matematiksel bir katılık kazandırarak elektronik öğeleri yeniden yorumluyor.
Ashes Of Ares, New Messiahs adlı albümünde klasik heavy metal köklerine bağlı kalarak bugünün toplumsal krizlerine atıfla şekillenmiş tematik bir anlatı sunarken; Slaughter to Prevail’in Grizzly ile getirdiği brutal deathcore salvosu, 2025 yazının en agresif stüdyo kayıtlarından biri olmaya aday.
Bununla birlikte re-release ve özel kutu setleri de gözden kaçmıyor. Paradise Lost’un Lost Paradise albümünün Peaceville etiketiyle yeniden basımı, doom metalin kült statüsünü genç kuşağa hatırlatıyor. Aynı şekilde, Kix’in Kool Atomic Kix kutu seti glam metalin altın çağından bir seçki sunuyor.
EP formatında yayın yapan Darko ise Canvas çalışmasında kısa ama etkili bir enerji patlaması yaratıyor.
Yayıncı firmaların da dikkat çektiği bu haftalık tabloda Season Of Mist, Frontiers, Sumerian, Agonia, Prosthetic gibi label’lar; küresel metal sahnesinin koordinatlarını belirleyen başlıca merkezler olarak öne çıkıyor.
Albüm isimlerini yalnızca dinlemekle yetinmeyin; konseptlerini, yapım notlarını, lirik anlatılarını da araştırın. Çünkü bu hafta, sadece bir müzik listesi değil, metal müziğin tarihine düşülen bir dipnot olarak hafızalara kazınacak.



Albüm Kapağı
Grup İsmi
Albüm Adı
Label
(kapak görseli)
Abigail Williams
A Void Within Existence
Agonia
(kapak görseli)
Arsenal
Armored Choir (Re-Release)
Roxx
(kapak görseli)
Ashes Of Ares
New Messiahs
Rock Of Angels
(kapak görseli)
Blind Equation
A Funeral In Purgatory
Prosthetic
(kapak görseli)
Bush
I Beat Loneliness
earMusic
(kapak görseli)
Darko
Canvas EP
Thousand Island / Lockjaw
(kapak görseli)
Five Finger Death Punch
20 Years Of FFDP - Best Of Volume 1
Better Noise
(kapak görseli)
Kix
Kool Atomic Kix (Box Set)
HNE
(kapak görseli)
Margarita Witch Cult
Strung Out In Hell
Heavy Psych Sounds
(kapak görseli)
Mawiza
ÜL
Season Of Mist
(kapak görseli)
Nefarious
Addicted To Power
Relentless Metal
(kapak görseli)
Paradise Lost
Lost Paradise (Re-Release)
Peaceville
(kapak görseli)
Ramonda
The Walls Are Crumbling Down
Frontiers
(kapak görseli)
Recorruptor
Sorrow Will Drown Us All
Time To Kill
(kapak görseli)
Scardust
Souls
Frontiers
(kapak görseli)
Scars On Broadway
Addicted to Violence
Self
(kapak görseli)
Slaughter to Prevail
Grizzly
Sumerian

Türkiye rock ve metal sahnesinin deneyimli isimlerini tek seferliğine buluşturan Ted Kaczynski projesi, ilk ve tek albümü “Manifesto In Minor”u INS018 katalog numarasıyla 7 Kasım 2025’te tüm dijital mecralarda yayımladı. Kayıt, “Sanayi Toplumu ve Geleceği”nin yazarı Theodore John Kaczynski’nin yaşam öyküsü ve düşünsel mirasından hareketle kurulan bir kavramsal çerçeveye sahip; ancak figürü yüceltmeye kapı aralamadan, doğa–teknoloji gerilimini ve bireyin modern endüstriyel aygıtlarla sürtünmesini soğukkanlı bir mesafeyle ele alıyor. Bu yaklaşım, çalışmayı polemik alanından uzaklaştırarak, tartışmayı enstrümantal anlatım ve ses tasarımı üzerinden ilerleyen tutarlı bir müzikal dile dönüştürüyor.
Proje; klasik “grup” kalıbını bilinçli biçimde terk eden, farklı müzisyenlerin konuya ilişkin duygu ve fikirlerini parça ölçeğinde ifade ettiği bir yöntem benimsiyor. Sekiz parçalık albümde yalnızca bir eserde lirik bulunması, anlatının ağırlığını enstrümantasyona taşıyor; doksanların yeraltı sertliğini çağdaş bir prodüksiyon disipliniyle birleştiren katmanlı rifler, drone/ambient dokular ve mekanik tekrar hissi veren ritmik örgü, tematik çatışmayı müzikal düzlemde görünür kılıyor. Böylece “Manifesto In Minor”, yalnızca bir konsept denemesi olarak değil, dinleme eylemini düşünme pratiğine açan, katmanları dinledikçe açılan bir ses çalışması olarak konumlanıyor.
Kürasyon ve yöntemine değinecek olursak, Asafated, UÇK Grind ve Kara Cephe’den tanıdığımız Tanju Can’ın sanat yönetimi ve vizyoner küratörlüğünde hayata geçen proje, klasik “grup” formülünü bilinçli olarak terk ediyor. Parçalar, tek bir topluluk estetiğine hizalanmak yerine “modüler” bir kompozisyon mantığıyla kurgulanmış: her bir parça, konu çerçevesinde farklı müzisyenlerin kişisel ses evrenlerini, duygu ve düşüncelerini öne çıkaracak biçimde tasarlanıyor. Bu yaklaşım, icracıyı “eşlikçi” konumdan çıkarıp parçanın kavramsal ortağı hâline getirirken, albüm bütününde ortak temayı koruyan fakat ifade biçiminde çoğulluğa izin veren bir yapı kuruyor.
Sekiz eserden oluşan albümde yalnızca bir parçada lirik bulunması, anlatı yükünü bilinçli olarak enstrümantasyona devrediyor. Geri kalan parçalarda öyküyü; tekrar ve bozunum ilişkisi, dinamik aralık kullanımı, alan/sessizlik tercihleri ve katmanlı ses tasarımı taşıyor. Yer yer geri dönen küçük motifler (leitmotif) parçalar arasında düşünsel bir köprü kurarken, form düzeyinde tercih edilen açık uçlu kurgular dinleyiciyi pasif bir alıcıdan çok metni “okuyan” bir özneye dönüştürüyor. Böylece çalışma, söz merkezli bir şemadan uzaklaşıp enstrümantal hikâye anlatımı ve ses tasarımı ekseninde ilerleyen, sahici bir küratoryal birliktelik olarak konumlanıyor.
Kadro. Besteleri ve icralarıyla projeye güç veren “all-star” ekip şu isimlerden oluşuyor: Tanju Can (Asafated, UÇK Grind, Kara Cephe), Emre Kula (Sovak, Kes), Övünç Dan (Kana Kana), Başer Çelebi (Furtherial, Razor), Atilla Tutumlu (Asafated), Mert Yıldız (Rain To Rust, Kara Cephe) ve Ertan Aslan (Rain To Rust, Baseborn). Bu bileşim, Türkiye sahnesinin farklı damarlarından gelen üretim alışkanlıklarını tek seferlik bir odakta buluşturuyor; her bir katılımcı kendi imza tavrını korurken ortak temaya hizmet eden bütüncül bir ses örgüsü kuruluyor. Albümün görsel kimliği, ön kapakta Ahsen Oruç imzasıyla tamamlanıyor.
Katılımcıların altını çizdiği doğa ve hayvan sevgisi, enstrümantal pasajlarda sezgisel bir ortak paydaya dönüşüyor: dinamik aralık kullanımı, alan/sessizlik tercihleri ve organik tını arayışı, parçaların duygusal eksenini belirginleştiriyor. Böylece farklı estetiklerden gelen müzisyenler, tekil katkılarını bir “eşlik” rolünün ötesine taşıyarak, albümün kavramsal omurgasını müşterek bir ifade alanında somutlaştırıyor.
Kayıt, doksanların yeraltı/karanlık enstrümantal sertliğini bugünün üretim disipliniyle buluşturuyor; post-endüstriyel dokular, drone/ambient katmanlar ve minimal rifler arasında nefes alıp veren, gerilimi diri tutan bir atmosfer kuruyor. Gitarların granüler yüzeyi ile synth/field-recording benzeri arka plan öğeleri, geniş bir stereo alan üzerinde birbirine yaslanıyor; yoğun anlarda bile frekanslar üst üste binmiyor, her unsur kendi yerini koruyor. Analog hissi güçlü bas yürüyüşleri, “makine ritmi” duygusunu çağrıştıran tekrarlarla omurgayı taşırken; dikiş izi bırakmayan davul partisyonları ve kontrollü dinamik aralık yönetimi, parçaları soundtrack-vari bir akış içinde birbirine kilitliyor.
Parçaların anlatısı, sözden çok sessizlik ve alan tercihleriyle ilerliyor: kısa/orta kuyruklu ambiyanslar, ani geri çekilmeler ve katmanlı girişler, tematik bir nefes alışverişi yaratıyor. Zaman zaman geri dönen küçük melodik hücreler, parçalar arasında leitmotif etkisi kurarak kavramsal sürekliliği güçlendiriyor. Böylece dinleme deneyimi, tek hamlede tüketilen bir bütün yerine parça parça açılan bir metne dönüşüyor; her turda yeni bir detay arka plandaki metalik bir tını, boğumlu bir bas geçişi ya da perdelenmiş bir armonik kulakta yakalanıyor.
“Post Industrial Slavery”. Projenin düşünsel hattını berraklaştıran bu çalışma, endüstri eleştirisini süslemelerden arındırılmış, sert ve minimal bir ses evreninde yoğunlaştırıyor. Parçanın temel gerilimi, mekanik tekrar duygusu uyandıran ritmik iskelet ile insani kırılganlığı çağrıştıran melodik hücrelerin karşılaşmasından doğuyor; biri düzenin tekdüzeliğini, diğeri bireyin çatlağını işaret ediyor. Bu karşıtlık, eserin bütününde bir ileri bir geri salınım yaratırken, dinleyiciyi temanın merkezine yabancılaşma, zoraki uyum ve direnç eşiği doğru çekiyor.
Ritmik yapı, “makine gürültüsü”nü andıran ataklarla omurgayı taşırken; üst katmanda beliren kısa, kırılgan motifler leitmotif etkisiyle belleği işaretliyor. Dinamik aralık kullanımı ve alan/sessizlik tercihleri, parçanın dramatik yayını gereksiz yoğunluktan koruyor: kimi anlarda enstrümanlar neredeyse tamamen geri çekilerek titreşim hâlinde bir boşluk bırakıyor, ardından keskin bir geri dönüşle ritmi yeniden milim milim örüyor. Bu kurgu, tematik çatışmayı düzen ve tekillik sadece kavramsal düzeyde değil, işitsel mimaride de görünür kılıyor.
Üretim tercihleri, mesajı destekleyen bir ölçülülükte: net transient kontrolü, granüler gitar yüzeyleri ve yer tutan bas yürüyüşleri, katmanlar arasında çakışma yaratmadan stereo alanda nefes payı bırakıyor. Sona yaklaştıkça ritmik döngünün mikro sapmalarla “insanlaşması”, melodik çizginin ise giderek “soğuması”, parçayı ironik bir kapanışa taşıyor sanki düzen insana, insan da düzene dönüşüyor. Böylece “Post Industrial Slavery”, albümün omurgasındaki gerilimi yalnızca temsil etmiyor; onu işitilebilir bir tez hâline getiriyor.
Projenin yaratıcı hattı şu cümlede kristalleşiyor: “Tanju Can’ın tavizsiz ve tekil vizyonunun öncülüğünde kurulan bu çalışma, doksanlardan kalan enstrümantal omurgayı bugüne taşıyor; dinledikçe katmanlarını açan, katmanları açıldıkça yeniden dinlemeye çağıran bir anlatı kuruyor.” Bu önerme, albümün nostaljiye yaslanmak yerine geçmişten devraldığı dili çağdaş üretim disipliniyle yeniden kurduğunu imler. Katmanlı yapı dinleyiciyi pasif bir alıcı olmaktan çıkarır; tekrar dinlemeyi bir zorunluluk değil, eserin doğasına içkin bir yöntem hâline getirmekte...
Bu yaklaşım, konfor alanının dışına çağıran etik/estetik bir sorgulama zemini yaratır: teknolojiye bağımlılık, doğayla mesafe ve bireyin eyleyiciliği, müziğin biçimsel tercihleri aracılığıyla tartışılır. Sessizlik ve alan kullanımı, tekrar–bozunum ilişkisi, leitmotiflerin ölçülü dönüşleri hepsi kavramsal iddiayı taşıyan argümanlara dönüşür. Böylelikle albüm, bir “konsept” etiketinin ötesine geçerek dinleme eylemini düşünme pratiğine çeviren, her turda yeni ayrıntılarla genişleyen bir araştırma niteliği kazandırmakta.
Son söz. Manifesto In Minor, tek seferlik bir buluşmanın ötesine geçerek, yüzeyde parlayan jestler yerine derinde örülmüş tutarlı bir ses dünyası kuruyor. Doğa ile teknoloji arasındaki çatlağı müzikal dile tercüme ederken, politik ve felsefi göndermelerini ölçülü bir mesafeyle taşır; iddiasını ses tasarımı ve form tercihleri üzerinden, yani müziğin kendi araçlarıyla kurar. Bu sayede eser, dinlemeyi yalnızca estetik bir haz alanı olmaktan çıkarıp düşünmeye açık bir pratiğe dönüştürür; her yeniden dinleyişte açılan katmanlarıyla dinleyiciyi tartışmanın orta noktasına davet eder. Türkiye sahnesi açısından bakıldığında ise çalışma, enstrümantal konsept üretimine hem içerik hem de küratoryal yaklaşım bakımından kalıcı bir katkı sunmakta; tek seferlik projelerin de uzun erimli bir referans çerçevesi kurabileceğini hatırlatmakta. Bizden bu kadar şimdi sizi albüm ile baş başa bırakıyorum.



Köşe Yazıları

[ProgTurk] ProgTurk Genel Sohbet

[ProgTurk] ProgTurk Genel Sohbet

    Sohbet etme izniniz yok.

    Configure browser push notifications

    Chrome (Android)
    1. Tap the lock icon next to the address bar.
    2. Tap Permissions → Notifications.
    3. Adjust your preference.
    Chrome (Desktop)
    1. Click the padlock icon in the address bar.
    2. Select Site settings.
    3. Find Notifications and adjust your preference.