Tüm Aktiviteler
Bu akış otomatik güncelleniyor
- Son hafta
-
ALEA JACTA EST - LIVE @LE FERRAILLEUR - NANTES - HD - [FULL SET - MULTI CAM] 20/09/2025
-
SCARFOLD - LIVE @LE FERRAILLEUR - NANTES - HD - [FULL SET - MULTI CAM] 20/09/2025
-
WHO I AM - LIVE @LE FERRAILLEUR - NANTES - HD - [FULL SET - MULTI CAM] 20/09/2025
-
Necrofier - Servants of Darkness, Guide My Way I (Official Video)
-
-
Carnatia – “Ictus” Tekli Çıktı
İstanbul merkezli progresif metal grubu Carnatia, 21 Kasım 2025’te yayımladığı yeni teklisi “Ictus” ile dinleyicisini yeniden aynı karanlık anlatının içine, üstelik bu kez çok daha kritik bir ana taşıyor. Grup, daha önce Aeipathy ile başlattığı hikâyeyi kaldığı yerden devam ettirirken, ana karakterinin ölümünden hemen önce yaşadığı şiddetli nöbet anını zaman ve mekândan kopararak, saf bir bilinç hâli gibi notalara dökmeye çalışıyor; böylece “Ictus”, hem kavramsal hem de duygusal olarak Carnatia evreninin en yoğun duraklarından biri hâline geliyor. Teklinin hikâyesi, karakterimizi tam da en başta geride bıraktığını düşündüğü bozuk aile ilişkilerini, ironik biçimde özlemle andığı bir noktada yakalıyor. Bu özlem, umut taşıyan bir özlem değil; aksine, çoktan geri dönülmez bir yola çıkmış olmanın, bir amaç uğruna pek çok şey feda etmiş olmanın ağırlığıyla iç içe geçmiş, çaresiz bir özlem. Karakter, ne fiziksel ne de ruhsal açıdan geriye dönmeyi kaldırabilecek durumda ve aylarca kat ettiği yol, sırtlandığı belirsizlik artık netleşmiş: Bu maceranın iyi bitmeyeceği, hikâyenin kötü bir sona doğru ilerlediği apaçık ortada. Tam da bu noktada karakter yürümeyi bırakıyor; kendi elleriyle yazdığı sonu beklemeye koyuluyor. Elinden gelen tek şey, aylarca kaçtığı o kötü anılarını zihninde yeniden canlandırarak bedenini son bir kez ısıtmaya çalışmak. “Ictus”un asıl sarsıcı tarafı da burada ortaya çıkıyor: Şarkı, bir insanın yalnız ölme korkusunu, bir baba figürünü geride bırakmış olmanın yarattığı pişmanlıkla çarpıştırıyor ve bu pişmanlığın bozduğu kalp ritmini müzikal bir motif gibi parçanın her yerine serpiyor. Dinleyici, karakterin iç ritmindeki bozulmayı, adeta kendi nabzı şaşmış gibi hissediyor. Müziğin tarafında Carnatia, alışıldık progresif damarını korurken, “Ictus”ta hem atmosferik hem de dramatik yoğunluğu öne çıkaran bir yapı kuruyor. Gitarlar, yer yer sertleşen riflerle karakterin iç çığlıklarını dışa vururken, yer yer de daha melodik ve kırılgan çizgilere kayarak geçmişe dair pişmanlıkları hatırlatan bir fon yaratıyor. Vokallerdeki anlatımcı tavır, sözlerdeki psikolojik derinliği destekler nitelikte; dinleyici, yalnızca bir hikâye dinlemiyor, aynı zamanda bu hikâyenin karanlık odalarında dolaşıyormuş gibi bir hisle baş başa bırakılıyor. 2017 yılının ortalarında İstanbul’da Berkay Balyer (vokal, davul, klavye, söz) ve Salih Yaman (gitar, söz) tarafından kurulan Carnatia, insan ilişkileri, psikoloji, mitoloji ve fantastik öğeler etrafında ördüğü söz dünyasını “prog” başlığı altında topluyor; ancak bunu yaparken yalnızca progresif metal kalıplarına yaslanmakla yetinmeyip, farklı türlerden esintilerle dinleyicinin dikkatini diri tutan, katmanlı bir müzikal yapı kurmayı hedefliyor. “Ictus” da bu yaklaşımın bir uzantısı olarak, hem teknik hem de duygusal açıdan dinleyiciyi zorlayan ama buna değen bir deneyim sunuyor. Tekli, dijital platformlarda dinleyicinin erişimine açılmış durumda: YouTube: https://www.youtube.com/watch?v=w7ZJNGF8qsY Spotify: https://open.spotify.com/intl-tr/album/2MseSyiczo1YFNje1WBPij?si=Xov_XkVBS0Ohs4MAdU-Mxg Bandcamp: https://carnatia.bandcamp.com/track/ictus Grubu sosyal medyada takip etmek isteyenler için: Facebook: https://www.facebook.com/carnatiaofficial Instagram: https://www.instagram.com/carnatiaofficial/ Bandcamp: https://carnatia.bandcamp.com/ Progresif metal dinleyicisiysen ve konseptli işlere ayrı bir ilgi duyuyorsan, Carnatia – “Ictus” tam da bu beklentinin kesişim noktasında duruyor. Hem Aeipathy’de açılan yarım kalmış sayfaları yeniden açan hem de karakterinin son nöbetini yakalayan bu tekli, 2025 metal sahnesinin en karanlık ve en kişisel anlatılarından biri olma potansiyelini fazlasıyla taşıyor.
-
The Zenith Passage - Fleshbound Reliquary (Official Video)
- Daha eskiler
-
PS5'de GTA IV oynamanın yolu var mı?
- TANORK - LIVE @MOTOCULTOR OPEN AIR FEST 2025 - 4K - [FULL SET - MULTI CAM] 15/08/2025
- TANORK - "AR BED EDAN AR MOR" LIVE @MOTOCULTOR OPEN AIR FEST 2025 - 4K - [MULTI CAM] 15/08/2025
- IRRUPTION - LIVE @LE FLORIDE - NANTES - 4K - [FULL SET - RAW SHOT] 08/11/2025
- PS5'de GTA IV oynamanın yolu var mı?
- PS5'de GTA IV oynamanın yolu var mı?
TProfanator topluluğumuza katıldı- "Thy Pallor'ın Katkı Verdiği 'Where The Light Refuses to Bloom' Uluslararası Derleme Albümü Yayınlandı"
Karanlık müziğin uluslararası sınırlarını zorlayan bir projeye imza atıldı. Türkiye'nin post black metal ve blackgaze sahnesinin önde gelen isimlerinden Thy Pallor'ın da yer aldığı "Where The Light Refuses to Bloom" adlı derleme albüm, müzikseverlerle buluştu. Thy Pallor, bu albümle ilk kez bir uluslararası derleme albümde yer alarak büyük bir adım atıyor. Albüm, Türkiye'nin ve dünya genelindeki bağımsız müzik topluluklarının karanlık atmosferlerini bir araya getiren, eşsiz bir ses estetiği sunuyor. Albüm, yalnızca türler arasında değil, coğrafyalar arasında da köprüler kuruyor. Traumat, AVANGART, When Night Leaves Again, Amimia (Almanya), ve Lovewillsaveus (Japonya) gibi önemli grupların katkı sağladığı bu projede, her bir grup kendine özgü karanlık dokularını, deneysel sesleriyle harmanlıyor. Yoğun distortion duvarlarının, etere karışan vokallerin, soğuk elektronik atmosferlerin ve kırılgan akustik dokuların arasında kurulan denge, albümü dikkat çekici kılıyor. Albüm, Ahmet Şahin Salman'ın vefatından sonra, Türk metal sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Thy Pallor tarafından başlatılan bir projeyle hayat buldu. Albüm, Margen ile açılış yapıyor; bu parça, Salman'ın hatırasına ithaf edilmiş ve derin bir duygusal yoğunluk taşıyor. Bunun yanı sıra, Amimia'nın atmosferik elektronik dokunuşları, AVANGART'ın nostaljik akustik havasıyla birleşiyor. Albümün en dikkat çekici anlarından biri ise Thy Pallor'ın katkı sağladığı parçadır; grup, enerjik ve yüksek tempolu müziğiyle albümün dengesini kırıp, müzikseverlere yoğun bir deneyim sunuyor. "Where The Light Refuses to Bloom", Türkiye'nin post black metal sahnesinin uluslararası alanda dikkat çeken ilk projelerinden biri olarak müzik platformlarında yerini aldı. Albüm, post black metal ve blackgaze sahnesine taze bir soluk getiriyor ve hem türler arasında hem de coğrafyalar arasında benzersiz bir köprü kuruyor. Albüm, tüm dijital müzik platformlarında dinleyicilerle buluşuyor ve Spotify, YouTube, Apple Music, Deezer gibi popüler müzik servislerinde erişilebilir durumda. Albüm hakkında daha fazla bilgiye ve müzik dinleme bağlantılarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz: Spotify: https://open.spotify.com/intl-tr/track/7fQ7kWXpiKXoI6CnreMc8s?si=9eff09f6f2e54a21 YouTube: https://www.youtube.com/watch?si=VFIuXvEKqJT3N1nG&v=uJTBn5qeWig&feature=youtu.be Apple Music: https://music.apple.com/tr/album/kupera/1849043547?i=1849043552 Deezer: https://www.deezer.com/tr/album/846334582 Web Sitesi: https://thypallor.netlify.app/- COHESION - LIVE @LE FLORIDE - NANTES - 4K - [FULL SET - RAW SHOT] 08/11/2025
- SABROSA - LIVE @LE FLORIDE - NANTES - 4K - [FULL SET - RAW SHOT] 08/11/2025
- CONGRESS - LIVE @SUPERBOWL OF HARDCORE FEST 2025 - 4K - [FULL SET - MULTI CAM] 28/06/2025
- HARD MIND - LIVE @LE SALEM - BORDEAUX - HD - [FULL SET - MULTI CAM] 31/10/2025
- The Crown - Crowned in Terror (Full Album)
- BECOMING AD - LIVE @LE SALEM - BORDEAUX - HD - [FULL SET - MULTI CAM] 31/10/2025
- KIBOSH - LIVE @LE SALEM - BORDEAUX - HD - [FULL SET - MULTI CAM] 31/10/2025
NadineDem topluluğumuza katıldıGenerationqwh topluluğumuza katıldı- PRIMORDIAL - Victory Has 1000 Fathers, Defeat Is an Orphan - Live NYC (Official)
TBBulgurlular konuyu takip etmeye başladı: Tanju Can kürasyonunda | Ted Kaczynski – Manifesto In Minor- Tanju Can kürasyonunda | Ted Kaczynski – Manifesto In Minor
Türkiye rock ve metal sahnesinin deneyimli isimlerini tek seferliğine buluşturan Ted Kaczynski projesi, ilk ve tek albümü “Manifesto In Minor”u INS018 katalog numarasıyla 7 Kasım 2025’te tüm dijital mecralarda yayımladı. Kayıt, “Sanayi Toplumu ve Geleceği”nin yazarı Theodore John Kaczynski’nin yaşam öyküsü ve düşünsel mirasından hareketle kurulan bir kavramsal çerçeveye sahip; ancak figürü yüceltmeye kapı aralamadan, doğa–teknoloji gerilimini ve bireyin modern endüstriyel aygıtlarla sürtünmesini soğukkanlı bir mesafeyle ele alıyor. Bu yaklaşım, çalışmayı polemik alanından uzaklaştırarak, tartışmayı enstrümantal anlatım ve ses tasarımı üzerinden ilerleyen tutarlı bir müzikal dile dönüştürüyor. Proje; klasik “grup” kalıbını bilinçli biçimde terk eden, farklı müzisyenlerin konuya ilişkin duygu ve fikirlerini parça ölçeğinde ifade ettiği bir yöntem benimsiyor. Sekiz parçalık albümde yalnızca bir eserde lirik bulunması, anlatının ağırlığını enstrümantasyona taşıyor; doksanların yeraltı sertliğini çağdaş bir prodüksiyon disipliniyle birleştiren katmanlı rifler, drone/ambient dokular ve mekanik tekrar hissi veren ritmik örgü, tematik çatışmayı müzikal düzlemde görünür kılıyor. Böylece “Manifesto In Minor”, yalnızca bir konsept denemesi olarak değil, dinleme eylemini düşünme pratiğine açan, katmanları dinledikçe açılan bir ses çalışması olarak konumlanıyor. Kürasyon ve yöntemine değinecek olursak, Asafated, UÇK Grind ve Kara Cephe’den tanıdığımız Tanju Can’ın sanat yönetimi ve vizyoner küratörlüğünde hayata geçen proje, klasik “grup” formülünü bilinçli olarak terk ediyor. Parçalar, tek bir topluluk estetiğine hizalanmak yerine “modüler” bir kompozisyon mantığıyla kurgulanmış: her bir parça, konu çerçevesinde farklı müzisyenlerin kişisel ses evrenlerini, duygu ve düşüncelerini öne çıkaracak biçimde tasarlanıyor. Bu yaklaşım, icracıyı “eşlikçi” konumdan çıkarıp parçanın kavramsal ortağı hâline getirirken, albüm bütününde ortak temayı koruyan fakat ifade biçiminde çoğulluğa izin veren bir yapı kuruyor. Sekiz eserden oluşan albümde yalnızca bir parçada lirik bulunması, anlatı yükünü bilinçli olarak enstrümantasyona devrediyor. Geri kalan parçalarda öyküyü; tekrar ve bozunum ilişkisi, dinamik aralık kullanımı, alan/sessizlik tercihleri ve katmanlı ses tasarımı taşıyor. Yer yer geri dönen küçük motifler (leitmotif) parçalar arasında düşünsel bir köprü kurarken, form düzeyinde tercih edilen açık uçlu kurgular dinleyiciyi pasif bir alıcıdan çok metni “okuyan” bir özneye dönüştürüyor. Böylece çalışma, söz merkezli bir şemadan uzaklaşıp enstrümantal hikâye anlatımı ve ses tasarımı ekseninde ilerleyen, sahici bir küratoryal birliktelik olarak konumlanıyor. Kadro. Besteleri ve icralarıyla projeye güç veren “all-star” ekip şu isimlerden oluşuyor: Tanju Can (Asafated, UÇK Grind, Kara Cephe), Emre Kula (Sovak, Kes), Övünç Dan (Kana Kana), Başer Çelebi (Furtherial, Razor), Atilla Tutumlu (Asafated), Mert Yıldız (Rain To Rust, Kara Cephe) ve Ertan Aslan (Rain To Rust, Baseborn). Bu bileşim, Türkiye sahnesinin farklı damarlarından gelen üretim alışkanlıklarını tek seferlik bir odakta buluşturuyor; her bir katılımcı kendi imza tavrını korurken ortak temaya hizmet eden bütüncül bir ses örgüsü kuruluyor. Albümün görsel kimliği, ön kapakta Ahsen Oruç imzasıyla tamamlanıyor. Katılımcıların altını çizdiği doğa ve hayvan sevgisi, enstrümantal pasajlarda sezgisel bir ortak paydaya dönüşüyor: dinamik aralık kullanımı, alan/sessizlik tercihleri ve organik tını arayışı, parçaların duygusal eksenini belirginleştiriyor. Böylece farklı estetiklerden gelen müzisyenler, tekil katkılarını bir “eşlik” rolünün ötesine taşıyarak, albümün kavramsal omurgasını müşterek bir ifade alanında somutlaştırıyor. Kayıt, doksanların yeraltı/karanlık enstrümantal sertliğini bugünün üretim disipliniyle buluşturuyor; post-endüstriyel dokular, drone/ambient katmanlar ve minimal rifler arasında nefes alıp veren, gerilimi diri tutan bir atmosfer kuruyor. Gitarların granüler yüzeyi ile synth/field-recording benzeri arka plan öğeleri, geniş bir stereo alan üzerinde birbirine yaslanıyor; yoğun anlarda bile frekanslar üst üste binmiyor, her unsur kendi yerini koruyor. Analog hissi güçlü bas yürüyüşleri, “makine ritmi” duygusunu çağrıştıran tekrarlarla omurgayı taşırken; dikiş izi bırakmayan davul partisyonları ve kontrollü dinamik aralık yönetimi, parçaları soundtrack-vari bir akış içinde birbirine kilitliyor. Parçaların anlatısı, sözden çok sessizlik ve alan tercihleriyle ilerliyor: kısa/orta kuyruklu ambiyanslar, ani geri çekilmeler ve katmanlı girişler, tematik bir nefes alışverişi yaratıyor. Zaman zaman geri dönen küçük melodik hücreler, parçalar arasında leitmotif etkisi kurarak kavramsal sürekliliği güçlendiriyor. Böylece dinleme deneyimi, tek hamlede tüketilen bir bütün yerine parça parça açılan bir metne dönüşüyor; her turda yeni bir detay arka plandaki metalik bir tını, boğumlu bir bas geçişi ya da perdelenmiş bir armonik kulakta yakalanıyor. “Post Industrial Slavery”. Projenin düşünsel hattını berraklaştıran bu çalışma, endüstri eleştirisini süslemelerden arındırılmış, sert ve minimal bir ses evreninde yoğunlaştırıyor. Parçanın temel gerilimi, mekanik tekrar duygusu uyandıran ritmik iskelet ile insani kırılganlığı çağrıştıran melodik hücrelerin karşılaşmasından doğuyor; biri düzenin tekdüzeliğini, diğeri bireyin çatlağını işaret ediyor. Bu karşıtlık, eserin bütününde bir ileri bir geri salınım yaratırken, dinleyiciyi temanın merkezine yabancılaşma, zoraki uyum ve direnç eşiği doğru çekiyor. Ritmik yapı, “makine gürültüsü”nü andıran ataklarla omurgayı taşırken; üst katmanda beliren kısa, kırılgan motifler leitmotif etkisiyle belleği işaretliyor. Dinamik aralık kullanımı ve alan/sessizlik tercihleri, parçanın dramatik yayını gereksiz yoğunluktan koruyor: kimi anlarda enstrümanlar neredeyse tamamen geri çekilerek titreşim hâlinde bir boşluk bırakıyor, ardından keskin bir geri dönüşle ritmi yeniden milim milim örüyor. Bu kurgu, tematik çatışmayı düzen ve tekillik sadece kavramsal düzeyde değil, işitsel mimaride de görünür kılıyor. Üretim tercihleri, mesajı destekleyen bir ölçülülükte: net transient kontrolü, granüler gitar yüzeyleri ve yer tutan bas yürüyüşleri, katmanlar arasında çakışma yaratmadan stereo alanda nefes payı bırakıyor. Sona yaklaştıkça ritmik döngünün mikro sapmalarla “insanlaşması”, melodik çizginin ise giderek “soğuması”, parçayı ironik bir kapanışa taşıyor sanki düzen insana, insan da düzene dönüşüyor. Böylece “Post Industrial Slavery”, albümün omurgasındaki gerilimi yalnızca temsil etmiyor; onu işitilebilir bir tez hâline getiriyor. Projenin yaratıcı hattı şu cümlede kristalleşiyor: “Tanju Can’ın tavizsiz ve tekil vizyonunun öncülüğünde kurulan bu çalışma, doksanlardan kalan enstrümantal omurgayı bugüne taşıyor; dinledikçe katmanlarını açan, katmanları açıldıkça yeniden dinlemeye çağıran bir anlatı kuruyor.” Bu önerme, albümün nostaljiye yaslanmak yerine geçmişten devraldığı dili çağdaş üretim disipliniyle yeniden kurduğunu imler. Katmanlı yapı dinleyiciyi pasif bir alıcı olmaktan çıkarır; tekrar dinlemeyi bir zorunluluk değil, eserin doğasına içkin bir yöntem hâline getirmekte... Bu yaklaşım, konfor alanının dışına çağıran etik/estetik bir sorgulama zemini yaratır: teknolojiye bağımlılık, doğayla mesafe ve bireyin eyleyiciliği, müziğin biçimsel tercihleri aracılığıyla tartışılır. Sessizlik ve alan kullanımı, tekrar–bozunum ilişkisi, leitmotiflerin ölçülü dönüşleri hepsi kavramsal iddiayı taşıyan argümanlara dönüşür. Böylelikle albüm, bir “konsept” etiketinin ötesine geçerek dinleme eylemini düşünme pratiğine çeviren, her turda yeni ayrıntılarla genişleyen bir araştırma niteliği kazandırmakta. Son söz. Manifesto In Minor, tek seferlik bir buluşmanın ötesine geçerek, yüzeyde parlayan jestler yerine derinde örülmüş tutarlı bir ses dünyası kuruyor. Doğa ile teknoloji arasındaki çatlağı müzikal dile tercüme ederken, politik ve felsefi göndermelerini ölçülü bir mesafeyle taşır; iddiasını ses tasarımı ve form tercihleri üzerinden, yani müziğin kendi araçlarıyla kurar. Bu sayede eser, dinlemeyi yalnızca estetik bir haz alanı olmaktan çıkarıp düşünmeye açık bir pratiğe dönüştürür; her yeniden dinleyişte açılan katmanlarıyla dinleyiciyi tartışmanın orta noktasına davet eder. Türkiye sahnesi açısından bakıldığında ise çalışma, enstrümantal konsept üretimine hem içerik hem de küratoryal yaklaşım bakımından kalıcı bir katkı sunmakta; tek seferlik projelerin de uzun erimli bir referans çerçevesi kurabileceğini hatırlatmakta. Bizden bu kadar şimdi sizi albüm ile baş başa bırakıyorum.- SLAPSHOT - LIVE @SUPERBOWL OF HARDCORE FEST 2025 - 4K - [FULL SET - MULTI CAM] 28/06/2025
- INSTINCT - LIVE @LE SALEM - BORDEAUX - HD - [FULL SET - MULTI CAM] 31/10/2025
- Whitechapel - Prisoner 666 (Official Video)
- TANORK - LIVE @MOTOCULTOR OPEN AIR FEST 2025 - 4K - [FULL SET - MULTI CAM] 15/08/2025
Navigation
Araştır
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.